Diyelim ki hastayız
hem de ağır
hem de ameliyatlı,
yani beyaz masadan
kalkmamak ihtimali de var.
Duymak mümkün değilse de
biraz erken gitmenin kederini
biz yine güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu diye bakacağız pencereden,
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz ajans haberlerini…
Diyelim ki dövüşülmeye değer bir şeyler için,
diyelim ki cephedeyiz,
orada, daha ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Acı bir hınçla bileceğiz bunu,
ama yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek savaşın sonunu…
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla,
yani duvarın arkasındaki dışarıyla…
Yani nasıl, nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…
NAZIM HİKMET